Sanat Terimleri Sözlüğü

Sanat Terimleri Sözlüğü

AİR-BRUSH:
Grafik sanat dalları alanında kullanılan ve kompresörden faydalanılarak püskürtme tarzı renkli çalışmaya denir. Genellikle illüstrasyon çalışmalarında kullanılır. Bilgisayarla grafik tasarımında da programlar içinde kullanılır.
Abaküs:
Antik sütun başlıklarının en üstünde bulunan taş levhaya verilen ad.
Sanat Terimi Olarak Açık Komposizyon:
Resim düzlemi üzerinde betimlenen gerçekliğin, gerçekte resmin sınırları dışında da sürüp giden doğal gerçekliğin bir parçası olduğu izlenimini verecek şekilde kompoze edilmesi.Kapalı kompozisyonun tam karşıtı bir sanatsal davranış biçimidir. Açık kompozisyon, asıl gerçekliğin tüm öğelerini resim düzlemi içine sığdırmayı amaçlamaz. Tersine, böyle bir çabanın olanaksız olduğunu varsayar. Açık kompozisyon doğadaki gerçeklik düzleminin bir kesimini içeren bir çerçeve gibi de düşünülebilir. Rönesans’ın aksine, Barok açık kompozisyonu yeğlemiştir.
AKRİLİK:
Akrilik reçinesinden elde edilen sentetik bir boyadır. Yağlıboya yoğunluğunda , sulu boya parlaklığında, çabuk kuruyabilen bir boyadır. Dış etkenlere yağlıboyadan daha dayanıklıdır.
AKROMATİZM :
Sarı,kırmızı ve mavi renklerin ( esas renkler) belli miktarlarda birleştirilmesi ile fizik ( ışık bakımından) beyaz Resim ( boya bakımından) siyah meydana gelir. Buna da Akromatizm (renksizlik) denir. Zıt renklerin birleşimi ile beyaz ışık meydana gelir. Komplemanter iki renk boya olarak karıştırılırsa kahverengi-gri…Işık olarak karıştırılırsa sarı ışık meydana gelir.
ALTINKESİT:
Plastik sanatlarda geçerliliği görülen bir ölçü oranıdır. Bir doğru parçası eşit olmayan öyle iki parçaya bölünmelidir ki, küçük parçanın büyük parçaya oranı, büyük parçanın tüm doğru parçasına eşit olsun. Yani: A:B= B : ( A+B )
AMBLEM:
Bir şeyin yazı yada resimle sembolleştirilmesi.
ARABESK:
Bir biri içine girip çıkan hat ve eğrilerin meydana getirdiği bir bezeme biçimi.
ASİMETRİ:
Bir eksene göre iki yanda, farklı mesafelerde yer alma.
BAROK: 1600 ile 1750 yılları arasında Avrupada uygulanan bir sanat üslubudur. Barokta bütün formlar şişirilmiş ve çıkıntılar haline gelmekte ve yüzeyler girintili çıkıntılı biçimde düzenlenmektedir. Bu tarz önce mimaride, sonra heykelde görülmesine rağmen, barok eğilimi önce Michelangelo’ nun şişkin formlu heykellerinde gözlenmiştir. Heykelle mimari yapı, bir birine tamamen kaynaşmış durumdadır.
BELLEKTEN RESİM: Daha önce görülmüş, öğrenilmiş yada başımızdan geçmiş bir olayı canlandıran resimlere denir.
BORDÜR: Kapı ve pencere gibi mimari kısımların, panoların, halıların etrafını kuşatan çerçeve biçiminde, süslü ya da süssüz, düz ya da çıkıntılı, dar ve uzun parçalara denir.
BOYA: Bünyesinde renk bulunan maddelere boya denir.
BİÇİM: Form bir şeyin şekli.
BÜST: Başı ve göğsün üst kısmını içine alan insan heykeli.
DEFORMASYON: Konunun özelliğini bozmadan,konuyu daha etkili anlatabilmek için bazı yerlerini olduğundan fazla göstermek. Resimde biçim bozma.
DENGE: Resimde denge, çizgiler,renkler, biçimler ve lekelerle kurulur. Simetrik çizgiler,biçimler ve renklerle denge kurmak kolaydır. Ancak simetri resme monoton bir hava verdiği için değişik ölçüler arasında denge aranmalıdır. Resimde dengeyi daha çok dik ve yatay çizgiler kurar. Tek yönlü eğik çizgiler dengeyi bozarlar. Eğik çizgileri bir birinin zıt yönlerde yerleştirmek suretiyle denge sağlanabilir.
DESEN: Kurşunkalem, tuşe, kömür kalem vb. ile yapılan renkli ya da renksiz, tonlu ya da tonsuz çizgi resimlere denir. İkiye ayrılır:
A- Bizzat eser olarak yapılanlar
B- Bir başka sanat eserinin yapılmasında ön çalışma olarak yapılanlar(etüd ve eskizler)
DETAY: Bir bütünün en küçük parçaları, en ince noktaları, ayrıntı.
DİZAYN: Bu terim güzel sanatların bütün çeşitleriyle ilgilidir. Renkli ve çizgi resimde, renklerin, biçimlerin, düzenini ve dengesini anlatır.
DOKU: Plastik sanatlarda ,model olarak kullanılan varlıkların yüzeyini kaplayan örtünün görünümü ve niteliğine denir.
EGZOTİZM: Yabancı ülkelere ve oralardaki yaşama olan hayranlıktır. Fransız klasizmi zamanında Fransa’da Doğu yaşamına olan ilgide görülür.
EKSLİPRİZ: Bir kimsenin isminin baş harflerini ilgili bir resimle birlikte düzenleyip sembolize etmektir. Bu semboller etiket olarak hazırlanır ve kişinin sahip olduğu kitap kapaklarının iç yüzüne konulur. Özgün baskı teknikleriyle basılır.
ENTERİYÖR: Bina içini gösteren resimlere denir. Konular oda içi, koridor yada tarihi eserlerin iç kısımlarından olabilir.
ESİN: Bir sanatçının aldığı izlenimlerle kafasında birden doğan son derece ilginç kişisel görüşlere denir.
ESKİZ: Bir resme başlamadan önce yapılacakları tasarlamak,taslak,ön çalışma.
ESPAS: Kompozisyon elemanları içinde bırakılması gereken anlamlı boşluklara denir.
ESTETİK: Sanatta güzellik,duygulara hoş gelen anlamına gelir.Güzelliğin insan aklı ve duyuları üzerindeki etkilerini konu alarak ele alınan felsefe dalı.
FANTEZI: Tasarım ve hayal demektir. Sanatçının fantazisi denince sanatçının tasarım ve hayal gücü anlaşılır.
FİGÜR: İnsan ve hayvan resimleri.
FİGÜRATİF: Resim ve heykelde doğayı ve nesneyi biçim olarak gösteren eser. Son zamanlarda soyut sanatın ortaya çıkmasından sonra, eserde doğadan istifade edildiğini belli etmek için figüratif terimi kullanılarak sanatçının doğacı anlayışı açıklanmaktadır.
FİKZATİF: Pastel resimlerde boyalar, sarsıntı ile kağıdın üzerinden dökülebilir yada rutubet etkisi ile bozulur. Boyaların dökülmemesi için fikzatif denen sabitleyici sprey hazırlanmalı ve çalışma fikse edilmelidir.
FLOMASTER: Keçe veya cam elyaf uçlu kalem.
FORM: Resim ve heykel sanatında yapıtın tümünü kapsayan ışık-gölge,açık-koyu, dış görünüş, bünye, anatomi gibi o yapıtı oluşturan elemanların tümü.
FRESKO: Kireç ve mermer tozu karışımı yaş sıva üzerine yapılan resim…Duvar resmi.
FÜZEN: Söğüt ağacı dallarından yapılan ve desen çiziminde de kullanılan bir tür kömür.
GRAFİK SANATLAR: Yapılan resimleri türlü baskı teknikleriyle çoğaltma sanatı. Dürer’ den bu yana gittikçe gelişmiş olan grafik sanatlar özellikle çağımızda büyük bir gelişme kaydetmiştir.
GELENEKSEL SANAT: Akademik sanat. Belli kurallara göre yapılmış eser.
GOTİK: Ortaçağ sanatında bir üslup devresidir. Bu ismin ortaya çıkmasında italyan ressam Ghiberti nin rolü olmuştur. Barbar sanatı olarak bilinen gotik daha çok mimaride uygulanmıştır. Fransız mimarisinde gotik üslubu rönesansa kadar sürmüştür.
GÖRSEL SANATLAR (PLASTİK SANATLAR) : Çizgi, boya ve hacim veren maddelerle göz duyumuzu algılayan sanatlara denir. Resim, heykel, mimari ve fotoğraf sanatı gibi.
GRAVÜR: Çok eski bir baskı tekniğidir. Bu baskıya çukur baskıda denir. Kalıp olarak çinko,bakır gibi metal levhalar kullanılır. Keskin uçlarla oyma ve aside yatırma şeklinde basılacak kısımlar oyulmuş olarak kalıp hazırlanır. Daha sonra mürekkep verilerek preste basılır. Gravür bir eserin kazıma suretiyle yapılıp kağıda aktarılmış şekline reprodüksiyon denir.Bu baskı türüne Çinko baskı da denir.
GÜZEL SANATLAR: Beş dalda gruplandırılır. Mimari, resim, heykel, müzik ve edebiyattır. Bunlardan mimari, resim ve heykele plastik sanatlar denir. Plastik sanatlar deyimi bu sanatların üç boyutlu oluşu ve derinlik ifadesinin bu sanatların anlatım alanına girmesi.
H İLE BAŞLAYAN SANAT TERİMLERİ
HAREKET: Çizgi ve yüzeylerde yapılan yön değişiklikleri resme hareket kazandırır. Genel olarak yatay ve dik çizgiler durgunluk; eğik ve kavisli çizgiler de hareket yaratır. .Resimde simetri nasıl monoton bir etki bırakırsa ,hareketsizlikte durgunluk verir.
HAT SANATI: Arap harflerini kullanarak yapılan ve resimsel bir estetik değer taşıyan yazı sanatıdır.
IŞIK-GÖLGE: Model çizgi ile tesbit edildikten sonra işlenişi ışık-gölge ile sağlanır. Böylece modelin hacim ve derinliği daha belirgin hale gelir. Işığın aydınlatma derecesine genel olarak ton denir.
İDEALİZM: Hayali düşüncelere yani idelere göre eser yaratma görüşüdür. Eski yunan klasik dönem anlayışı. Descartes, Goethe ve Hegel idealist felsefesinin öncüleridir.
İLKEL SANAT ( Primitif sanat): lkel kavimlerin sanatı. Mimarilerinde ağaç, saz, balçık kullanılır. Resim yalnız eşya süslemelerinde kullanılır.
İLLÜSTRASYON: Her hangi bir konunun resimle anlatımı. Kitap resmi.
İMGESEL RESİM: Gerçekleşmesi olanaksız veya çok güç olan konuların resmini yapmaktır.
KAİDE: Bir sütunun oturduğu alt kısım. Mermer kaide de denir.
KALİGRAFİ: Güzel el yazısı demektir. Hattatların yazdıkları sanat yazılarına denir.
KANON: İnsan figürünün çiziminde kullanılan orantılar ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerini içeren bir kural yada sistemdir. Kanon “modül “ adı verilen bir ölçü birimini temel alır.
KAPALI (klasik) KOMPOZİSYON: Resme alınan öğelerin tümünün, tablo sınırı içinde bırakıldığı kompozisyon türü.
KARTUŞ: Etrafı kabartmalı bitki motifleri ya da silmelerle çevrili kitabeliklere denir. Kartuşlar bilhassa barok mimarisinde sık sık kullanılmıştır. Bu kartuşların içine yazılar, sancaklar ya da amblemler resmedilir.
KAVRAMSAL: Düşünerek anlaşılan, düşünerek algılanan.
KIRIK RENK: Esas rengi biraz öldürülmüş renk.
KLASİK: Her zaman için beğenilen,modası geçmeyen,eskimeyen eserlere verilen ad.
KOLAJ: Kağıt, kumaş, plastik, boya vb. malzemeler ile bir yüzey üzerine yapılan resim tekniğidir.
KOMPLEMANTER (Tamamlayıcı) ZITLIK: Renk çemberinde karşı karşıya bulunan renkler, karıştıkları zaman, ışık olarak “ beyaz”, boya olarak “ gri” yani renksizlik yaratırlar. Kırmızı-Yeşil, Sarı- Mor, Mavi- Turuncu renk ikilileri, ana renklerin renk dairesindeki zıtlıklarıdır. Bu renkler aynı zamanda aralarında bütünleyici-tamamlayıcı özelliğe sahiptirler.
KOMPOZİSYON: Ritm,denge,hareket,oran,kontrastlık,armoni gibi elemanların tablo alanına matematik ve geometrik ölçü ve düzenlerde yerleştirilmesidir. Parçaların bir bütün içinde, bir düzen gösterecek biçimde bir araya getirilmesidir.
KONTRASLIK (Renk zıtlıkları) : Zıt renklerdir. Bunlarda renk çemberinde bir birinin tam karşısına denk gelen renklerdir. Mavi- Turuncu , Kırmızı- Yeşil , Sarı- Mor gibi. Zıt renkler bir birinin kuvvetlerini artırır, şiddetlendirir.
KONTUR: Kenar çizgisi.
KROKİ: Görülen yada tasarlanan şeyi not alır gibi ayrıntısız olarak çizmek.
KROS: Matbaacılıkta kullanılan bir terimdir. Montajı yapılan filmlerin kaymaması için köşelere atılan + şeklindeki işarete denir.
KSİLOGRAFİ: En eski baskı türlerinden biridir. Yapılış şekli bakımından linolyum baskıya benzer. Kalıp olarak tahta kullanılır. Bu yüzden de bu baskı türüne Ağaç baskı da denir.
LAK: Bir tür vernik. İlk zamanlar lakın sadece siyah ve beyaz renkleri vardı. Sonraları altın ve gümüş rengine benzeyen tozların ilavesi ile yeni bir rengi elde edildi. Eğer 30-40 tabaka sürülürse kesilebilir tabakalar elde edilir. Lakı çinliler bulmuştur.
LAVİ: Çini mürekkebini sulandırarak fırça yardımı ile yapılan resimlere denir. Bu resimlerde çini mürekkebi yerine tek renk suluboya da kullanılabilir.
LEKE: Resim yüzeyi üzerine boya ile yapılmış iz.
LEKECİLİK : Renk lekelerinin ve damlalarının kullanılması.Sanatsal yaratmada rastlantısallığı öne çıkarır.İkinci Dünya Savaşı sonrası akıma Paris Ekolü denmeye başlamıştır. Bu akıma İnformel Sanat ve Lirik Soyutlama adları da verilmiştir. En önemli temsilcileri Jean Dubuffet (1901-1985), Pierre Soulages (d. 1919), Nicolas de Stael (1914-1955), Hans Hartung (1904-1990), Serge Poliakoff (1906-1969), George Mathieu’dür.
LİNOLYUM BASKI: Özgün bir baskı türü Linol Baskı ,linolyum denen bir çeşit yer muşambası üzerine kazıma yöntemiyle kalıp hazırlama ve boya verme yöntemiyle basılır. Bu baskıya yüksek baskı da denir. Ağaç baskısı gibidir.
Litografi( Taş Baskı): Bir taş baskı tekniğidir. Yağı emen bir çeşit taş üzerine zımpara yapıldıktan sonra, yağlı kalem ve mürekkeplerle sulu ve yağlıboya etkisinde istenilen resim çalışılır. Resim kuruduktan sonra sulu arap zamkı- nitrik asit karışımı bir sıvı bu taş üzerindeki resme sürülür. Böylece litografi taşının resim yapılmamış kısımlarının tekrar yağ almasına karşı hassaslığı bozulur. Taşa mürekkep verildikten sonra üzerine konulan kağıt ile preslenince, taşın üzerindeki resim kağıt üzerine çıkar. Bu teknik, Bavyeralı Senefeldertarafından 1796-98 yılları arasında bulunmuş ve geliştirilmiştir. İngres,Delacroix, Daumier, Gavarni, Goya, Lautrec bu tekniği uygulayan sanatçılardır.
LOGO: Her hangi bir marka,şirket ve firma isminin özgün bir yazı karakteri ile tasarlanması ve sürekli bu karakterin kullanılmasına denir. Örnek; coca -cola markasının hep aynı tasarımda kullanımı gibi.
MİTOLOJİ: Bir milletin yarattığı ve inandığı efsanelerin tümüne verilen addır.
MODELAJ: Kil gibi şekillendirmeye uygun malzemeleri şekillendirmeye denir.
MODLE ETME: Resim ve heykelde form verme işi. Üç boyutlu gösterme çabasıdır.
MODÜL: Bütünü oluşturan parçalar. En küçük parça, birim anlamında.
MODÜLASYON: Farklı renk değerleriyle bir birine bağlı geçişler. Cezanne ‘ nin resimlerinde mödülasyonu görmek mümkün.
MONOTİP BASKI: Tek bir baskı olanağı veren grafik tekniğidir. Gravür gibi basılan yönteminin yanı sıra cam üzerine de basılan şekli vardır. Cam üzerine rulo merdane ile matbaa mürekkebi sürülür, üzerine kağıt konarak kağıdın üstüne sert bir uçla çizim yapılır ve basılır. Degas çeşitli monotipler yapmıştır.
MONOGRAM: Sanatçı isimlerinin başlangıç harflerine denir.
MONOGRAFİ: Yalnız bir sanatçının hayat ve eserleri hakkında yazılmış kitaba denir.
MONOTOMİ: Tek düzelik.
NAİF: Çocuksu bir anlam ve yapım özelliği taşıyan,eğitim görmemiş amatör sanatçı ve bunların eserlerine denir.
NATÜRMORT: Hareketsiz durgun doğa anlamına gelmektedir. Ölü doğa.
NÜ: Çıplak insan konu alan resim.
NÜANS: Renk ayrıntısı,renk derecesi.
ÖZGÜN: Orijinal, benzersiz, otantik.
PANORAMA: Bir noktadan bütün çevrenin görünüşünü gösteren manzara resimlerine denir.
PASPARTU: Ortası boş olarak,çerçeve şeklinde kesilmiş mukavva yada kartonlara denir. Resme daha rahat bakma kolaylığı sağlar.
PATİNE : Bronz, bakır ve bakır karışımı eşyaların üzerinde oksitleşme nedeniyle oluşan, yeşil, kahverengi ya da siyah renkteki tabaka. Heykeller üzerinde çeşitli maddelerle yapay olarak da patine uygulanabilmektedir.
PERSPEKTİF: Doğadaki varlıklar,bize yakınsa gerçek ölçüleri ve renkleri ile görünür. Bizden uzaklaştıkça küçülüyor ve renkleri de soluyor hissini verir. İşte gözümüzün bu görüş hissini resimde çizgi ve renk olarak gösterme işine Perspektif denir.
PEYZAJ: Konusunu doğanını bir parçasından alan resimlere denir. Bu anlamda doğa çalışmaları ilk olarak İspanya’ da El Greco ile başlamıştır. İkinci derecede figürlerin arkasında fon olarak kullanılan manzara resmi Rönesans ve Rönesans öncesinde de görülmektedir. Barok sanatta, Rembrandt ve Rubensi’in yanında Velazquez’ in de manzara resimleri vardır.
PİGTOGRAM: işaret,gösterge,simge. Kolay kavranan kavranılınca kolay unutulmayan(iz bırakan),işaret ve sembollere indirgenmiş bilgi ve mesaj taşıyıcılarıdır.
PİTORESK RESİM: Boyanın kendi güzelliğinin görünüşüne önem vererek yapılmış doğa resmi.
PİYASA GRAFİĞİ: Ticare piyasa grafiği. Kimlik simgesi( ekslibris), afiş, endüstrinin gerek duyduğu kutu resimlemeleri yani ambalaj tasarımları, kitap ve dergi resimlemeleri ve kapak resimlemeleri gibi. İlk kez 19 yy.’ da piyasa (endüstri ) grafiğine ihtiyaç duyulmuştur. 1975’ lerden sonra ise bilgisayar grafiği önemli bir yer tutmuştur.
PLAN: Cisimlerin atmosfer içinde uzaklaştıkça renklerini değiştirmeleri,hacimlerinin ve boyutlarının farklılık göstermesi resimde plan farklılıklarını meydana getirir. Birinci Plan: Bize en yakın olan kısımdır. Burada bulunan tüm biçim ve renkler en ince ayrıntılarına kadar görünürler. İkinci Plan: Cisimlerin biçim ve renkleri ,birinci plandaki kadar tüm ayrıntıları ile görünmezler. Biraz renk kaybı görülür. Üçüncü Plan: Cisimler burada sanki bir sis perdesi ile kaplanmış gibidir. Dördüncü Bölüm: Resimde en geride bulunan dağ ve bulutların kapladığı sahadır. Artık biçimler ve renkler,havanın maviliği içinde erimiş ve yayılmış görünürler.
PLASTİK SANAT: Genel olarak boşlukta yer kaplayan sanatlara verilen ad.
POLİKRAMİ: Çok renklilik.
PORTRE: Belli bir kimsenin yüz ve baş karakterini gösteren resimlere denir. Baş,göğüs ve hatta dize kadar yapılabilir. En iyi portreler,başı biraz sağa veya sola döndürerek hareket sağlananlardır.
PRİMİTİF SANAT: İlkel sanat .İlk kavimlerin sanatı.
PROFİL: Bir şeyin yalnız yan taraftan bakıldığında görünen ve resmedilen şekli.
PROPORSİYON: Oran, nisbet. Bir alanın dengeli ve ahenkli bölünebilmesi için büyük parçalarla küçük parçaların arasındaki orana denir.
PSİŞİK: İç tepkisel.
RETROSPEKTİF SERGİ : Bir sanatçının yaşamı boyunca yaptığı eserleri içeren sergi.
RUTİN: Yaratmaya dayanmayan ve meleke haline gelmiş bir yetenekle yapılan çalışma.
SANAT: İnsan zekasının doğayı işlemesi,kendi amaçlarına göre onu etkilemesidir.
SANATÇI: Güzel sanatların her hangi bir dalında yaratıcılığı olan,eser üreten kişi.
SANATKAR: Bir işi ustalıkla yapan.
SANATSAL: Sanata ilişkin sanatla ilgili.
SANGİN: Demir oksitli, kiremit renginde bir boyadır. Sangin kalem olarak ve sulu tarzda Rönesans ve Barokta kullanılmıştır.
SEPYA: Mürekkep balığından elde edilen bir resim boyasıdır.
Serigrafi (İpek Baskı): Bir kasnak altına geçirilen ince dokulu bir bezin (ipek) yüzeyinde, çizilen bir resme uygun olarak boya gelecek kısımlar açık bırakılır, boya gelmeyecek kısımlar ise yağlıboya ile kapatılır. Sonra kasnak içine boya konularak cetvel gibi bir tahta ile boya kasnak içine yaydırılıp bezin kapatılmamış olan yerlerinden sızdırılarak kasnak altına konan resim kağıdı ya da bez üzerine geçirilir.
SİLUET: Bir cismin leke biçimindeki görünümü.
SİMETRİ: Bir eksene göre iki yanda, aynı mesafede karşılıklı olarak yer alma. Bir eksene göre aynı mesafede olma.
SÜMÜLTANE KONTRAST : Kendiliğinden yada “ anında zıtlık “ da denir. Açık yada koyu zemindeki renkler, olduklarından daha koyu ya da açık görünmesidir.
SİNEMATOGRAFİ: Hareketli resimlerle görüntü sanatı.
SİTİLİZASYON: Özelliğini bozmadan basitleştirilerek,esas görüntüsünü muhafaza eden çalışmalar.
SOMUT: Nesnel olarak varlığı algılanabilen.
SOYUT: Gözle görülüp algılanamayan ,hissedilen.
STATİK: Sanat eserinde kuvvetlerin dengesi ile yapılmış eserlere statik eser denir.
STORY-BOARD: Reklamcılıkta öykü tablosu anlamında kullanılır. TV için reklam amacıyla hazırlanmış bir filmin ana hatlarıyla grafik tasarımını anlıyoruz. Reklam filminin çekilecek her karesinin çizilip boyanması ile tasarlanır.
STRÜKTÜR: Eş yada bir birleriyle sık bağlantılı, benzer formların iki yada üç boyut üzerinde tekrarlanmasından Strüktür doğar. Her hangi bir objenin iç yapısal dokusu anlamındadır.
TASLAK: Sonradan çalışarak bitirmek üzere,bir resim yada heykelin önceden hazırlanan şekli.
TEKSTÜR: Objelerin dış yapı özelliklerini gösteren dokularına denir.
TEZYİNAT: Süsleme sanatı.
TİFDURUK: Çukur baskı yöntemidir. Gravürde olduğu gibi madeni plakaların kazınan ya da asitle yedirilen yerlerine doldurulan mürekkebi baskı yoluyla kağıt üzerine geçirme tekniğidir. Matbaacılıkta kullanılan ve çok iyi baskı sonucu alınan bir tekniktir.
TİPOGRAFİ: Farklı yazı karakterlerinden oluşturulmuş düzenlemelere ve bu tarz çalışmalara denir. Harf ve rakamlardan yola çıkılarak yapılan kompozisyon düzenlemelere denir.
TON: Rengin ışığa göre aldığı derecelerine ton denir.
TRAM: Matbaa dilinde kullanılan bir tür dokusal çalışmadır. Baskısı yapılacak bir resim,zemin veya fonun farklı dokusallıklarda hazırlanmasına denir. Film olarak hazırlanıp istenilen renkler verilerek basılır.
TRANSFORMASYON: Bir konudan diğerine değişiklik getirmektir.
TURKUAZ: Türk mavisi anlamına gelen turkuaz rengi yeşile çalan açık bir mavidir. Türk çinilerinde kullanılmıştır.
TUŞ: Fırçanın tuval üzerinde sağa sola,aşağı yukarı hareket ettirmeden bıraktığı iz
ÜSLUP: Yol,tarz, sanat stili.
VALÖR: Bir rengin en açığından en koyusuna kadar olan dereceleri.
VİZÖR: Resmi yapılacak kompozisyonu çerçeveleme olayına ve hazırlanan dik açılı içi boş çerçeveye verilen isimdir.
VALÖR: Bir rengin en açığından en koyusuna kadar olan dereceleri.
VİZÖR: Resmi yapılacak kompozisyonu çerçeveleme olayına ve hazırlanan dik açılı içi boş çerçeveye verilen isimdir.
VİTRAY: Dekoratif amaçlı cam kesme, boyama ve süsleme tekniğidir. Temel malzeme cam olacak şekilde bir çok farklı uygulanış yöntemleri vardır.
Yağlıboya: Karanfil yağı, keten yağı, haşhaş yağı, ceviz yağı gibi yağlar kullanılarak yapılan boya.